Görsel

Delikanlı Kız

“Kız başına”… Bu aralar her şeyimi “kız başıma” yapıyorum. “Kız başıma” ihtiyaçlarımı görüyor, “kız başıma” seyahat ediyorum. Ne demek bu şimdi? 

Bir kız olarak dünyaya geldiyseniz, hele Türkiye’de doğduysanız çok duymuşsunuzdur “kız başına” lafını. Sanki bir birey değilmişiz de tek başımıza bir şeyler yapıyor olmamız garipmiş gibi. Erkekler “delikanlı”, erkekler “mert” ve biz kızlar ise nariniz toplumun gözünde.

Tüm hayatımı aynı çevrede, yanımda ailem varken geçirmiş bir kız olarak kendi başımaydım diyemem, daha doğrusu diyemezdim. İki ay önce yepyeni bir hayata başlayarak bunu değiştirdim. Şimdi yaptığım her şeyi “kız başıma” yapıyorum. Ve görüyorum ki bu gayet normal bir şey. Kötü günler olmuyor değil, karşıma kötü insanlar ve karmaşık durumlar da çıkmıyor değil ancak bunları yaşayan kişi olarak aşacak olan da benim.

sah

Erkek çocuklarını sadece bir birey olarak değil, gururlu ve güçlü olarak yetiştiren toplum neden kız çocuklarına gelince geri çekiliyor? Oğullarını bir delikanlı olarak yetiştiren aileler neden kızlarını narin periler, prensesler yapıyor? TDK “delikanlı” sıfatını şöyle tanımlamış: “Sözünün eri, dürüst, namuslu“. Burada yazan özellikler kızlarda da olması gereken erdemler. Gurur mesela, neden maskülen bir özellik oluyor bu?

Oldum olası prensesleri çok sevmiş olsam da şimdi bir prenses olarak yetiştirilmenin ne kadar kötü sonuçlar doğurabileceğini görüyorum. Tabii prensesler de dürüsttür, kibardır ancak pembe bir dünyada yaşarlar. Her şey mükemmel olabilirmiş gibi… Bir sorun varsa da kılıcı ile prensleri, şövalyeleri gelir onları kurtarır. Anneler babalar “prenses kızlarını” yetiştirirken bunu düşünüyor mu?  O küçük prensesin önüne bir engel çıkınca aşmaya tenezzül etmeden geri kaçacağını fark ediyorlar mı? Prenses olmak güzel şey ancak kendi kılıcını kendin taşıman gerekiyor, ne yazık ki pembe dünyada yaşayan bir kızsan gerçekten de “kız başına” yapamazsın.

kilic

İstanbul’a döndüğüm birkaç günde kardeşimle bazı Türkçe şarkılar söylüyorduk beraber. Biraz erkeksi ve asi olarak bilinen bir şarkıcı olan Pamela’nın “Ölüme Hasret” şarkısını dinlerken bu yazıyı yazmaya ilham geldi. “Kılıçla yaşarım, kılıçla ölmek işim” şeklinde başlayan şarkı mücadeleci bir kadın figürü çiziyor. Anne babamız da bizi her zaman birer birey olarak yetiştirdi. Var olmak için ne bir erkeğe ne başka bir şeye ihtiyacı olan iki birey olarak, bir erkek ne yapıyorsa onu yapabilecek iki kız olarak, iki “delikanlı” kız olarak. Kız olmamız bizi gerçeklerden uzak pembe bir dünyada yaşıyor yapmaz sonuçta.

Yorum bırakın